27 Şubat 2010

Kuzey Yamacı

.
Bu yazı Nordwand filmi hakkında detay bilgi içerir.
Fragman
.


FLEET FOXES - MYKONOS


Bir zamanlar Tony anlatmıştı:
Duvarın eteklerindeyken yukarıya baktığınızda kendi kendinize "birisi buraya nasıl tırmanır" diye sorarsınız. Hatta neden tırmanmak istesin? Ama saatler sonra yukarı çıkıp da aşağıya baktığınızda her şey aklınızdan uçup gider. Geri döneceğinize dair söz verdiğiniz kişi dışında.


Yine çok güzel başlangıcı olan bir film daha..
Nort Face..
Gerçek bir hikâyeden uyarlanarak çekilen film, 1936 yılında Hitler Almanyasında geçiyor..
Alplerin Kuzey Duvarı olarak bilinen 3970 metrelik kaya ve buz kütlesinden oluşan Eiger Dağına tırmanışın hikâyesi.
O güne kadar bu tehlikeli yamacın zirvesine tırmanabilen olmamış ve deneyen her dağcının son durağı olmuş, bu nedenle de “Ölüm Yamacı” adını almıştır.


Andreas Hinterstoisser (Florian Lukas) ve Toni Kurz (Benno Fürmann) çocukluklarından beri tutkulu birer dağcıdırlar.
Nitekim askeriyede bir dağ tugayında görevlidirler ikisi de.
Bir gün Toni’nin ilk aşkı olan, şimdilerde bir gazeteci olmaya çalışan Luise Fellner (
Johanna Wokalek) onları ziyarete gelir ve Berlinde herkesin onları konuştuğunu, eğer Eiger dağlarına tırmanırlarsa, onların hikayesini kendinin yazacağını ve bu sayede iyi bir gazeteci yazar olarak ünlenebileceğini söyler.
Toni, Andi ve Luise üçü birlikte büyümüşlerdir.
Andi Eiger a tırmanan ilk dağcılar olacaklarından emindir ve bu yüzden bu fikirden dolayı çok heyecanlanmıştır.
Hem dağı fethedecekler, hem de ünlü olacaklardır.
Fakat Toni
"Ölüm Duvarı"nda güneş bir dakikalığına doğar, kar fırtınası ise bir hafta sürer. Ya çığ tarafından yutulursun ya da bir kaya yuvarlanabilir. Buna dağcılık denmez. En iyisi olsan bile bu kumardan başka bir şey değildir. İşte bu yüzden gitmiyoruz.” diye fikrini söyleyerek teklifi rededer.
Luise şehre geri döner.
Tam o sırada Avusturyalı iki dağcı Eigere tırmanmayı kabul eder ve Luise ile amiri de haber dolayısıyla Eiger’in eteklerindeki otele yerleşirler.
Luise fotoğrafları çekecektir, amiri de hikayeyi yazacaktır.
Sonunda Toni de fikrini değiştirir ve iki arkadaş da keşif tırmanışı yapıp, şimdiye kadar hiç denenmemiş bir rota çizdikten sonra zirveye gözlerini dikerler.


Ölüme meydan okuyan dağcılar sandığınızdan daha kolay ölürler.
Doğaya göre insanlar fazla gözü pek.
Ya büyük bir zafer kazanırsın ya da korkunç bir trajedi.



Toni yanından hiç ayırmadığı, her tırmanışının hikayesini yazdığı defterini son gece Luise e getirdiğinde sanki öleceğini hissetmiş gibidir.
Bunu Luise de hisseder..


Ve 4 kişinin zirveye tırmanış mücadelesi 2500 metreyi geçtikten sonra başlayan tipi sonrasında tırmanıştan ziyade hayatta kalma mücadelesine döner.
Avusturyalılardan biri ağır derecede yaralanınca geri dönmeye karar verirler..
Fakat iniş hiç de kolay olmaz..
Buzlara ve kayalara tırmanma hayali kuran dağcı arkadaşlar ölümde de yaşamda da
birbirlerine bağlıdırlar.


Kuzey Yamacı..
Çekimleriyle ve oyunculuklarıyla beni içine sağlam şekilde alan bir film oldu.
Nasıl çekildiğine hayret ettiğim pek çok sahne var..
Filmin her karesini dondurup fotoğraf yapasım var..


Philipp Stölzl dağcılık temasını öyle güzel bir aşk ilişkisiyle beslemiş ki, böyle bir trajik sondan sonra insan kolayca kendine gelemiyor.
Luise nin bütün bir geceyi dağda o tipide, sevdiği adama uyumaması ve pes etmemesi için sırf sözleriyle destek olması, onu kurtarmaya çalıştığı sahneler ve özellikle Toni ile ikisinin son sahnesi kolay unutulacak sahneler değillerdi.
Ben kaskatı kesildim izlerken sinemada.





“Hayatta hepimiz kendi tercihlerimizi yaparız.” diyordu Toni tırmanış öncesindeki son gecesinde..
Kimi zaman bilinçli kimi zaman bilinçsizce de olsa öyle değil mi hakikaten..
Çoğu kez tercihlerimizin tüm sonuçlarını hesaplayamasak da, öngöremesek de aslında girdiğimiz risklerin hep farkındayızdır..
Neyi kaybetme ihtimalimizin olduğu kadar neyi kazanma ihtimalimizin olduğunun..



Filmin açılış karesi gibi kapanış karesi de yine Luise nin sesinden bir iç konuşma ile oldu..

“Tek bildiğim şey ölümün Toni ile beni o gün sonsuza dek ayırdığıydı. Hayatta kalan ise aşkımızdı. Bazen buna inanmakta güçlük çekiyorum. Çoğu günler kendimi hayatta hissediyorum. Ve bunu da aşkımıza borçluyum.”


Benim filmin sonunda arkadaşıma dönüp ilk yaptığım yorum ise şu oldu:
"Sanırım kadınları yaşadıkları trajediler büyütüyor. Luisenin filmin başındaki halini ve şimdiki halini bir düşünsene. Arada uçurum var cidden. Evet kadınları olgunlaştıran derinleştiren şey yaşadıkları trajediler oluyor. Acılar büyütüyor bizi."


Not: Eiger'in Kuzey Yamacından zirveye yapılan ilk tırmanış 1938'de gerçekleşti.
Alman ve Avusturyalı tırmanış ekibi, Toni Kurz ve Andi Hinterstoisser'ın rotasını izledi.

7 yorum:

Delfina ; dedi ki...

Benim de en etkilendiğim filmlerden biri oldu bu.Toni'nin dağda asılı kaldığı sahneyi nasıl çektiklerini hep merak etmişimdir.Bu güzel anlatımla tekrar büyülendim Fatoş.

Sevgilerimi yolluyorum sana...

Aylin dedi ki...

Ponyo'yu değil belki ama Saibogujiman Kwenchana (I'm A Cyborg but that's OK) hakkındaki yorumunu merakla bekliyorum, bloğundan okuyabilmeyi ;-)

Adsız dedi ki...

hep izlemediğim filmleri buluyorsun fatoş !!!!!!

Kent'imin İnsanları dedi ki...

“Dostum, geçmişindeki acılarından, birilerinin ona çektirdiği acılardan bahseden insanlardan uzak durmalısın. Hele ki geçmişindeki acılarından, ona acı çektirmiş erkeklerden bahseden, hatta ilk yaptığı bu olan kadınlardan daha da uzak durmalısın. Çünkü böyle kadınlar yaşadıkları acılardan, onlara acı çektirenlerden bir tek acı çektirmeyi öğrenirler...
“Acılar büyütmez böyle insanları, küçültür. Birileri onları ezmiş ve küçültmüştür. Onlar büyük görünmek için başka insanların üstüne basarlar. Başka insanların üstüne çıkıp başka insanları ezenler kadar kimse küçük görünmez bana...”
“Üstelik kolayca dile dökülebilen acı, acı değildir artık. İşkence görmüş birini tanıdın mı hiç? Ben tanıdım ve patavatsızlık yapıp yaşadıklarını anlatmasını istedim. Eğer o gözleri, boğazında düğümlenen kelimeleri ve tek bir cümle kuramamasını görmüş olsaydın ya da tecavüze uğramış bir kadının elini tutmaya çalışsaydın benim gibi ne demek istediğimi anlardın...” (Kent’imin İnsanları)
Not: Dağcılar, sadece dağda bile geçerli olsa, gerçek dostluğu bilen insanlardır... Dağdaysan eğer sessizlik ve sessiz ama derinden bir güvenden daha değerli hiçbir şey yoktur senin için...

Koray dedi ki...

Acı çekmemiş, hayatı laylaylom olarak gören bir kadındansa, acı çekmiş (ve hatta çektirebilecek)bir kadını tercih ederim daima.

Keremcan dedi ki...

Bu filmden önce, 75 yapımı Clint Eastwood filmi The Eiger Sanction izlemenizi tavsiye ederim )))
Konu olarak bu filmle ilgisi yok ama Eiger dedin mi Clint abiden gerisini tanımam )))

karanliklar dedi ki...

Filmde bahsi geçen konu '' yaşanmış '' bir hayattan sinemaya uyarlanmış bu filmin en can alıcı kısmı her karesinde acı ve yaşanmışlık var...

Aşk binlerce metre yüksekte de aynı maden ocaklarında'da aynı ...

ürkek bir aşk gizlenmiş ve azim,dostluk,hepsi var içinde...

Tutkusunu Ülkenin ilk dağcısı olmasına değişmeyen bir adamın hikayesi..

onlar istedi diye değil ben istedim diye gidiyorum '' Toni'nin sözleri alkışlanır biçimde güzeldi...


benden bu kadar :)